21 Mayıs 2012 Pazartesi

İSTANBUL ARKEOLOJİ MÜZELERİ İLE TARİHE YOLCULUK





    
        Müze üç ana birimden oluştuğu için İstanbul Arkeoloji Müzeleri olarak adlandırılmaktadır. Müzenin avlusu girişte Eski Şark Eserleri Müzesi, Çinili Köşk ve Arkeoloji Müzesinin ana binası ile çevriliydi. İçlerinde en eski olan binası Çinili Köşk’tür. Fatih Sultan Mehmet zamanında yapılmış ve içinde çini ve seramik örnekleri bulunuyor. Kapısı üzerindeki çini kitabede inşa tarihinin Miladi 1472 olduğu yazılıdır ancak mimarı bilinmemektedir. Yapıda Selçuklu etkisi görünmektedir. Çinili Köşk dışında Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk Güzel Sanatlar Akademisi olarak inşa edilmiş olan ve sonradan Eski Şark Eserleri Müzesi olarak düzenlenmiş binadır. Eski Şark Eserleri'nin bugün içinde bulunduğu bina, Osman Hamdi Bey tarafından 1883 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi yani Güzel Sanatlar Akademisi olarak inşa ettirilmişti. Osmanlı İmparatorluğunun ilk güzel sanatlar okuludur. Binanın mimarı daha sonra İstanbul Arkeoloji Müzeleri Klasik binasını inşa edecek olan Alexander Vallaury'dir. 1917 yılında Güzel Sanatlar Akademisi Çağaloğu’nda başka bir binaya taşınınca, dönemin müze müdürü Halil Edhem Bey Yakındoğu ülkelerinin eski kültürlerine ait eserleri Yunan, Roma ve Bizans eserlerinden ayrı sergilenmesinin daha uygun olacağını düşünmüş ve binanın EskiŞark Eserleri Müzesi olarak düzenlenmesini sağlamıştır.
            1881 yılında Sadrazam Edhem Paşa'nın oğlu Osman Hamdi Bey'in müze müdürlüğüne atanması ile birlikte Türk müzeciliğinde yeni bir çığır açılır. Osman Hamdi Bey Nemrut Dağı, Myrina, Kyme ve diğer Aiolia Nekropolleri'nde ve Lagina, Hekate Tapınağı'nda kazılar yapmış ve buradan gelen eserleri müzede toplamıştır. 1887-1889 yılları arasında günümüzde Lübnan'da bulunan Sayda'da yaptığı kazılar sonucunda Krallar Nekropolü'ne ulaşmış ve dünyaca ünlü Büyük İskender Lahdi başta olmak üzere pek çok lahit ile İstanbul'a dönmüştür. 1887 ve 1888 yılları arasında Osman Hamdi Bey tarafından yapılan Sidon (Sayda- Lübnan) Kral Nekropolü Kazısı'ndan İstanbul'a getirilen, araların Büyük İskender Lahdi, Ağlayan Kadınlar Lahdi, Likya lahdi, Tabnit Lahdi gibi ihtişamlı eserlerin sergilenebilmesi için yeni bir müze binasına ihtiyaç duyulmuştur. Osman Hamdi Bey'in isteği üzerine Çinili Köşk’ün karşısına dönemin ünlü mimarı Alexandre Vallaury tarafından inşa edilen ve Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) olarak kurulan İstanbul Arkeoloji Müzeleri 13 Haziran 1891 'de ziyarete açılmıştır. Müzenin ziyarete açıldığı 13 Haziran günü halen ülkemizde müzeciler günü olarak kutlanmaktadır. Arkeoloji Müzesi binasına, 1903 yılında kuzey ve 1907 yılında güney kanadın eklenmesi ile bugünkü ana müze binası oluşturulmuştur. Ana Müze binasının güney doğu bitişiğine, yeni sergi salonlarına duyulan ihtiyaç nedeni ile 1969-1983 yılları arasında bir ilave yapılmış ve bu bölüm Ek Bina (yeni bina) olarak adlandırılmıştır.
     Müze Balkanlar’dan Afrika’ya, Anadolu ve Mezopotamya’dan Arap Yarımadası’na ve Afganistan’a kadar Osmanlı İmparatorluğu sınırları, içinde yer alan medeniyetler ait bir milyona aşkın eser bulunmaktadır. Müzeyi dolaştığım zaman tarihin sayfalarında tarihi yaşıyordum. İstanbul Arkeoloji Müzeleri bizim için çok önemli bir kaynak ve herkesin dolaşıp görmesi gereken müzelerdir. Çok kez gittim ama her zaman farklı bir duygu, farklı bir heyecan, farklı bir bakışla tekrar tekrar inceledim. Pazartesi günleri kapalı olan müze diğer günlerde binlerce ziyaretçinin olduğu ve çok sayıda turistin geldiği önemli bir mekândır. Bizim tarihimizi anlatan bu yapılara sahip çıkmamız ve önem vermemiz gerekir. Ayrıca Osman Hamdi Bey başta olmak üzere müzeleri yapan katkıda bulunan şahısları da bilmemiz ve onlar hakkında bir şeyler okumamız gerekir. Tarihe sahip çıkıp, tarihimizle yaşayarak buna saygı göstermek bizim ödev ve sorumluluğumuz olduğunu unutmamalıyız.

Hiç yorum yok: